GÜLEN'İN HİZMETLERİ(!) VE TÜRKÇE OLİMPİYATLARI

Bir gün uçaktayız. İstikamet Dubai ve Güney Afrika.
Hemen önümüzdeki koltuklara dört siyahi çocuk oturdu.
Üçü 14–15 yaşlarında, biri 17–18 yaşlarında, biraz daha büyükçe...
Aralarında bir kaç defa Türkçe konuştular. Sanki bizlere duyurmak is-tercesine. Serde eğitimcilik var ya, uçak biraz yol aldıktan sonra kalktım çocuklarla biraz sohbet edeyim istedim.
— Nerelisiniz?
- G. Afrikalıyız.
— Neresinden?
- Durban ve Johannesburg'tan..
— Nereden gelip nere gidiyorsunuz?
- Türkiye'den "Türkçe Olimpiyatlarından" dönüyoruz, Güney Afrikayı temsil ettik...
— Güzel! İsimleriniz?
Tam hatırlamıyorum ama gayr-i müslim isimleriydi... Tek tek söylediler.. "Aaa", dedim
— Siz daha değiştirmediniz mi isimlerinizi?
- Yok, niye ki? dediler..
- Yani siz Müslümansınız diye düşündüm de?..
- Yok, yok biz Hıristiyan’ız. dediler..
Ben şaşırmış gibi yaparak,
— Aaa gerçekten mi? dedim.
- Bunda şaşıracak ne var ki? diye cevap verdi büyükçe olan.
Türkçe olarak "Elhamdülillah Hıristiyanız" dedi. Bu sefer gerçekten şaşırmıştım.
- Elhamdülillah Hıristiyan mısın?! Dedim.
- Bir mahzuru mu var? dedi bana. Ben
— Hayır! Benim için yok. dedim.
— Kaç senedir kolejdesiniz? diye sordum hemence..
- 4–5 senedir. dediler. Ben samimi olarak şunu söyledim onlara;
— Hani dedim 4–5 senedir belki hocalarınız size İslamiyeti anlatmışlardır. Siz de merak etmişsinizdir. Belki böyle güzel bir dine girmek istemişsinizdir. Özen-mişsinizdir Müslümanlara. Bakın size değer verip emek edip taa Türkiye'ye kadar getirmişler.. Hiç düşünmediniz mi İslamiyeti, Muhammed aleyhisselamı, Kuran'ı dedim. Bana biraz rahatsız olarak bakıyorlardı. Sözümü kestiler ve konuşmayı şu şekilde sonlandırdılar;
- Bakın beyefendi, biz Hıristiyan doğduk öyle de öleceğiz. Bizim ho-calarımız da aydın insanlar. Bize dinlerini anlatmazlar. Hele teşvik hiç etmez-ler.
Hatta bizden Müslüman olmak isteyen arkadaşlarımız olduğunda onların Müslüman olmasını bile istemezler. Çünkü biz hocalarımıza sorduğu-muzda İslamiyet’in nasıl bir din olduğunu, bize İslamiyet’in çok zor bir din olduğunu söylerler.
"Onu bu yaştan sonra öğrenmeye sizin gücünüz, ömrünüz yetmez. An-neniz babanız, çevreniz hep Hıristiyan. İslam'ı yaşamakta zorlanırsınız. Siz zaten dinsiz değilsiniz ki. Hıristiyansınız. Müslüman olmanıza gerek yok. Siz sizin dinini-zi iyi yaşayın biz de bizim dinimizi.. Sonuçta hepimiz cennete gireceğiz. Orada bu-luşuruz." diyorlar. Dedi.
Şaşkınlıkla dinliyordum. Nefesimi tutmuş öylece kalakaldım.
Çocuk devam etti. "Benim dinim de hak sizin dininiz de, niçin hazır bildiğim bir dinim varken sil baştan bana yabancı olan o dini öğrene-yimki?" dedi.
"Bunu bize hocalarımız böyle öğretiyor." dedi.
Üstüne basa basa tekrar sordum emin olmak için,
"Bunu size Türkiye'den gelen Türk hocalarınız mı böyle söylüyor?" de-dim.
"Evet, başka kim olacak ki?" dediler.
Eşim de ben de ve bu konuşmayı dinleyen diğer bir kaç Türk'te bu hazır cevap karşısında şaşırmıştık. Cevapsız kaldık. Dudağımızı ısırdık. Ve yerimize oturduk.

Ahmet Kemal Öncü