Efkar

Hüzün ve efkara tarihi olaylara bakış. Bu sayfada içimizi acıtan bizi üzen hadiselere dair konular yer almaktadır

Yetenekli Bir Akademisyenin Günlüğü

Bu Öykü, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof.Dr.Hakan Ömeroğlu’nun kaleme almış olduğu hayal ürünü olan, hiçbir kurum ve kişiyle ilgisi olmayan bir kariyer hikayesidir.


1. Gün: Fakülteden artık mezun oldum. Babam, amcam, dayım, eniştem hepsi çok iyi ve değerli insanlar olduğu için herhalde artık önüm açık. Bugün sevgili dayıcığımın da değerli katkılarıyla asistanlık sınavını kazandım. Gerçi yeni kurulan bir üniversitenin yeni kurulan bir bölümü ama olsun. Ölmez sağ kalırsam, uzman, doçent ve profesör basamaklarını kolaylıkla geçeceğimi umuyorum.

'SURVİVOR' Ve Benzerleri Toplumu 'FORMATLIYOR'!

Toplantının ardından büyük bir telaşla arkadaşlarının yanından ayrılıyor.. Giderken ‘Survivor başlayacak. Acelem var! Yeah!’ diyor.

Böylece uzun zamandır yazmak isteyip bir türlü vakit bulamadığım Survivor’ın sırası geliyor..

*-*-*

Dünyada onlarca milyon kişi interaktif tv oyunları izliyor..

Son 10 yılda ekranlara damga vuran "REALİTY Show"lar aslında toplumda ‘algı yönetimi’ sağlıyor. Survivor 1997’den beri ortalığı kasıp kavuruyor. Fikir İngiliz Charlie Parsons’a ait... Şimdi İngiltere'nin en zengin medya figürlerinden biri. Hayat arkadaşı ve ortağı Lord Vahid Ali .

GÜLEN'İN HİZMETLERİ(!) VE TÜRKÇE OLİMPİYATLARI

Bir gün uçaktayız. İstikamet Dubai ve Güney Afrika.
Hemen önümüzdeki koltuklara dört siyahi çocuk oturdu.
Üçü 14–15 yaşlarında, biri 17–18 yaşlarında, biraz daha büyükçe...
Aralarında bir kaç defa Türkçe konuştular. Sanki bizlere duyurmak is-tercesine. Serde eğitimcilik var ya, uçak biraz yol aldıktan sonra kalktım çocuklarla biraz sohbet edeyim istedim.
— Nerelisiniz?
- G. Afrikalıyız.
— Neresinden?
- Durban ve Johannesburg'tan..
— Nereden gelip nere gidiyorsunuz?
- Türkiye'den "Türkçe Olimpiyatlarından" dönüyoruz, Güney Afrikayı temsil ettik...
— Güzel! İsimleriniz?

Diyanet 3 Maddeyle Bu Torba Yasasında

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU ALT KOMİSYON METNİ Esas No : 2/1613, 1/778 ..../..../2013 BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPI LM ASI NA DAİR KANUN TEKLİFİ

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI İLE İLGİLİ MADDELER

MADDE 3 - 22/6/1965 tarihli ve 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 1 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Diyanet İşleri Başkanlığı ve Başkanlığın izin verdiği vakıf, kurum ve kuruluşlar dışında, diğer kurum ve kuruluşlar ile özel ve tüzel kişiler tarafından 'Diyanet' kelimesi isim olarak kullanılamaz."

Gülen, Kur'anı yere attı!

25 yıl Gülen Cemaati içerisinde hizmette bulunan Prof. Dr. Ahmet Keleş, Gülen hakkında yine çok çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Gülen Cemaati içerisinde hizmette bulunan ve camia içinde 5.basamağa kadar yüksel Prof. Dr. Ahmet Keleş, Gülen hakkında yine çok çarpıcı açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Keleş Gülen'in Manisa Salihli'deki vaazı sırasında kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerimi yere fırlattığına bizzat şahit olduğunu söyledi.

A Haber'de yayınlanan Mehmet Ali Önel yönetimindeki Deşifre Programına Dicle Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Keleş konuk oldu.

Abdulhamid Han Hz.leri ve dilsiz çocuk

ADIYAMANLI MERHUM MAHMUD ALLAHVERDİ ANLATIYOR:
O günlerde ben de Sultan Abdülhamid aleyhtarı idim. Okulda anlatılanları gerçek sanıyor, aleyhinde bulunuyordum. Bir gün yine aleyhinde konuşurken dükkanımdaki müşterinin biri bana çıkıştı:
Oğlum, sen imanlı insansın, sakın Abdülhamid aleyhinde konuşma. O büyük bir veli idi!

Ben buna kızarak karşılık verdim:
Kim demiş veli diye? Memleketi bu hale getiren o değil mi? Ben öyle rivayetlere kulak asmam. Herkes bir şey söylüyor, kimi veli diye rivayet ediyor, kimi de deli diye...

Yaşlı zat elindeki bastonuyla beni dürttü, belli ki kızmıştı.

Çeketini satıp osmanlıya asker olan pakistanlı

OSMANLI ORDUSUNA KATILABİLMEK İÇİN CEKETİNİ SATARAK PAKİSTAN'DAN TÜRKİYE'YE GELEN PEŞAVERLİ ABDURRAHMAN BEY
Şanlı tarihimize renkli şahsiyeti ile karışmış, fakat bugüne kadar ismi çok az duyulmuş olan genç bir müslüman Hintlinin, Peşaverli Abdurrahman Somdani Bey'in hikayesini sunuyoruz...
- "Bu ne?"
- Bu para senin, güle güle harca.

Gazze cephesindeki türk topçusunun kahramanlığı

(Gazi) Mehmet BAYRAKTAR

Tepecik’li Sancaktar oğullarından Ahmet Ağanın oğludur. Çanakkale Savaşlarına oradan da Filistin Cephesinde Topçu Çavuşu olarak savaşmış bir gazidir. Çok başarılı bir topçu, gözü pek ve cesurdur.1918 yılında Siyonizm’in ve İngiliz altınlarına aldanan Arapların ihaneti neticesinde İngilizlere Gazze de yenilen Osmanlı Ordusu geri çekilmeye başlar.
Ordu bütün ağırlıkları ile ricat halindedir. İngiliz birlikleri de peşlerindedir.
Öyle bir noktaya gelinir ki ordu İngilizlerin ateş mevzisine girmek üzeredir. Ağır Topçu Çavuşu Mehmet başındaki kumandanı uyarır.

Resimdeki hatayı gösterenler ve düzeltebilenler

Usta bir ressamın öğrencisi eğitimini tamamlamış. Büyük usta, öğrencisini uğurlamış. Çırağına " Yaptığın son resmi, şehrin en kalabalık meydanına koyar mısın?" demiş.

" Resmin yanına bir de kırmızı kalem bırak. İnsanlara, resmin beğenmedikleri yerlerine bir çarpı koymalarını rica eden bir yazı iliştirmeyi de unutma" diye ilave etmiş.

Öğrenci, birkaç gün sonra resme bakmaya gitmiş. Resmin çarpılar içinde olduğunu görmüş. Üzüntüyle ustasının yanına dönmüş. Usta ressam, üzülmeden yeniden resme devam etmesini tavsiye etmiş.

Adam Diyor ki...

Bir yerde yanlış yapıyoruz ama nerde?
...

Adam bana diyor ki;

Arkadaş, beni istediğin yerde protesto edebilirsin.
Dünyanın her yerinde bağırabilirsin aleyhimde.
Terorist diyebilirsin. Katil diyebilirsin.
Binlerce kişiyi toplayıp hakkımda küfürlü sloganlar atabilirsin.
Sana bu hakkı ben verdim zaten. Bağır. Rahatla. Bir şeyciğin kalmaz.
Ben işimi bitirdikten sonra bir iki haftaya unutmuş olursun.

Biliyorum, `seve seve` benim arabamı kullanacaksın.
Dişlerini benim ürettiğim macunla fırçalayacaksın. Fırça da benden, macunda.

Kur'an'ı Kerimi Tarihe Gömmek İsteyen Bakanın İbretlik Ölümü

"Rahmetli babam o zamanlar Konya’nın tek gazetesi olan “Babalık” gazetesinin başyazarı idi. Ondan işittiğim şu olayı aynen naklediyorum:“Devrin ilk Maarif Vekillerinden (Milli Eğitim Bakanı) Necati Konya’ya gelmiş ve Latin harflerinin üstünlüğünü(!) anlatmak üzere bir konferans düzenlemişti. Şehrin her tarafına yapıştırılan ilanlarda:“Eski Harflerle Birlikte Kur’an’ı da Tarihe Gömdük” yazıyor ve konferansın ertesi gün saat 10′da verileceği belirtiliyordu.

Yunan ve Türk şirketleri arasındaki fark

Yunan ve Türk şirketleri arasında bir kürek yarışı düzenlenmesine karar verildi.

Türklerin takımında 8 kişi kürek çekiyor, 1 kişi dümencilik yapıyordu.

Yunan Takımında ise 2 kişi kürek çekiyor, 3 kişi şeflik 3 kişi müdürlük yapıyor 1 kişi de dümeni kullanıyordu.

Her iki takımda, performanslarının en üst düzeyine varabilmek için uzun ve zorlu bir hazırlık döneminden geçti.

Büyük gün geldi ve iki takım da, kendini hazır hissediyordu. Türkler yarışı bir kilometre farkla kazandılar...

TÜRK KAFASI...!

Sultan Abdülaziz Hân ve beraberindekiler, 1867’de Paris’te yeni imal edilmiş makinelerin görücüye çıktığı sergiyi gezmektedirler. Padişah, çember şeklinde bir cetvel ve önünde asılı kadife kaplı bir toptan meydana gelen makinenin önünde durur. Bu makine, günümüz lunaparklarında da görülen, topa atılan yumrukla kol kuvvetinin ölçüldüğü ilkel bir makinedir.

Osmanlı sultanı topun aldığı darbeye göre ibrenin cetvel üstünde hareket ettiği dinamometrenin adını sorar. Kısa süren bir kararsızlığın ardından bir Fransız yetkili yutkunarak cevap verir:
“Tete Turkue” (Türk Kafası)

Çocuklarınızı şeytan mı eğitiyor? Takip ediyor musunuz?

1980 öncesine gidiyorum. Ortaokul öğrencisiyim. Babam bizim evimize de televizyon aldı. Sadece TRT var ve yayınlar siyah beyaz. Günün birinde Charlie Chaplin’i keşfettik. Filmin başından sonuna katıla katıla kahkaha atarak izledik dört kardeş. Bir hafta sonu yine Charlie Chaplin filmi vardı ve saatinin gelmesini dakika dakika sabırla çekiyorken babam, -Hadi herkes doğruca tarlaya! dedi. –Ama baba.. –Baba ne olursun filmi izleyelim. –Baba gidelim ama gelip filmi izleyelim… Yalvardık. Rahmetli babam kesin kararlıydı ve ısrarımız üzerine sesini yükselterek bizi tarlaya gönderdi.

Fulbright Eğitim Komisyonu!

'27 Aralık 1949 tarihinde, yani İsmet İnönü'nün Cumhurbaşkanlığı döneminde,

Türk çocuklarının eğitimi resmen Amerikalılara teslim edildi.

ABD ile imzalanan ikili anlaşma gereği, sekiz kişiden oluşan bir Eğitim Komisyonu kuruldu.

Bu komisyonun adı Fulbright Eğitim Komisyonu idi.

Sekiz üyeden dördü Amerikalı, dördü de Türk'tü.